78’liler Girişimi Sözcüsü, gazeteci, yazar Celalettin Can, basına gönderdiği açık mektupla, Meclis’teki milletvekillerine seslendi. Can, “Kazanılmış ‘Denetimli Serbestlik Hakkı’mı kullandırmamak için ‘İdare ve Gözlem Kurullarının’ Hukuk dışı uygulamaları ve yaptırımlarıyla karşı karşıya kalıyorum. Özgürlüğümü engelleniyor! Cezaevlerinde özgürlüğümüzü engelleyen, yaşam hakkımızı riske atan bir ‘İdare ve Gözlem Kurulu’ var” dedi.
Celalettin Can, kapatılan Özgür Gündem gazetesi ile dayanışma amacıyla bir günlük yayın yönetmenliği yaptığı için 31 Ağustos’tan bu yana Silivri’de bulunan Marmara Cezaevinde tutuluyor.
Can, kazanılmış denetimli serbestlik hakkının ihlal edildiğini belirttiği bir açık mektupla milletvekillerine seslendi. Can’ın mektubu şöyle:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki milletin vekillerine açık çağrı! Cezaevlerindeki “İdare ve Gözlem Kurullarının” görevlerinden ve uygulamalarından Haberdar mısınız? Siyasi mahkûmlara cezaevinde yapılan uygulamaları, ‘Kötü Muameleleri’ biliyor musunuz? Son bir yılda cezaevlerinde kaç mahkûm hayatını kaybetti, bilginiz var mı? Ben, sizlerin de çok iyi bildiği gibi siyasi bir kimliğe sahibim. Yasal haklarımı biliyorum… Kazanılmış haklarım, haklarımız uygulanmıyor.
“Teknisyen kim mesela, nasıl benim hakkımda karar verir?”
“Kazanılmış ‘Denetimli Serbestlik Hakkı’mı kullandırmamak için ‘İdare ve Gözlem Kurullarının’ Hukuk dışı uygulamaları ve yaptırımlarıyla karşı karşıya kalıyorum. Özgürlüğümü engelleniyor! Cezaevlerinde özgürlüğümüzü engelleyen, yaşam hakkımızı riske atan bir ‘İdare ve Gözlem Kurulu’ var. Başkanı cezaevi savcısı, sonra kurum müdürü, ikinci kurum müdürü, idare memuru, öğretmen, psikolog, infaz koruma baş memuru ve teknisyenden oluşuyor. Toplam 8 kişi. Bu insanlar burada bütün kararları veriyor. Burada mahkeme diye bir şey yok, mahkeme kararları yok, idare ve gözlem kurulu kararları var. Bu kişilerin bizimle ne bilgisi ne ilgisi var? Teknisyen kim mesela? Nasıl benim hakkımda karar verir? Nasıl Yargıtay’ın kararları olmasına rağmen benim denetimli serbestliğe geçmem gerekirken ret kararı verebilirler? Denetimden yararlanmam lazım ama teknisyen, öğretmen kabul etmediği için yararlanamıyorum. Mahkemelerin kararlarından nasıl daha üstün olabilir bu kurulun kararları? Kendilerini ‘ikinci bir yargılama mercii’ yerine koyan idare ve gözlem kurulları, biz siyasi mahpusları özgürlüğümüzle tehdit etmeyi burada bulunduğum 100 gündür sürdürürken, hukuk tanımıyorlar. 100 gündür bana ve tüm mahpuslara yapılan uygulamaları ‘Kötü Muamele’ olarak değerlendiriyor bu noktada gerekli girişimlerin yapılmasını bekliyorum.
“Sağlık sorunlarım devam ediyor”
Tutuklandığım 31 Ağustos’tan bugüne yaşadıklarımı paylaşırken hukuk dışı uygulamalarla karşı karşıya kaldığımı açıklamalarımla sizlerle birçok kez paylaştım. Bu durumu sadece ben yaşamıyorum diye özellikle belirttim. Sağlıkla ilgili sıkıntılarımın devam ettiğini, özellikle gece uyku apnesinin yarattığı sıkıntı nedeniyle göğüs ağrısı ve nefes almada ki zorluğun sürdüğünü söylerken, her görüşmemde avukatıma, yakınlarıma ısrarla burada hukuken izahı olmayacak uygulamalar yaşandığını belirttim.
“Sorular yanıtsız kalıyor”
Silivri Cezaevi’nde İdare ve Gözlem Kurulu ile diğer yetkili ve görevliler, ‘Tarafsız koğuşa git, tüm haklardan yararlan. Yoksa bitene kadar cezanla yaşa’ tehdidini Yargıtay’ın emsal kararına ve ciddi sağlık sorunlarımın var olduğunu bilmelerine rağmen 100 gündür sürdürüyorlar. Denetimli serbestlik hakkımı kullandırmamakla ısrar eden kurul sağlık durumumun uyku apnesi nedeniyle riske altında olduğunu söyleyerek, sürekli ATK ve diğer sağlık kuruluşlarına götürülüyorum. Bana verilen bilgi uyku testi için yakın bir tarihte bir gece hastanede kalarak bu testin yapılacağı söylenmişti. Ancak, bakın nasıl bir uygulama ile karşı karşıya kaldım: 27.11.202 tarihinde götürüldüğüm İstanbul -Yedikule Göğüs Hastanesinde hasta mahpusların yaşadığı, özelde de benim yaşam hakkımı çok ciddi boyutta riske atan bir ihlalle karşı karşıya kaldım. Uyku apne testi için 25 Mayıs 2025 tarihine yani 2 yıl sonrasına yakın bir tarihe randevu verdiklerini söylediler ve cezaevine geri gönderildim. Şaşkın bir şekilde ne diyeceğimi bilemedim. Sürekli benimle görüşen, Hipokrat yemini etmiş hekimler risk altında olduğumu söylemelerine rağmen gelinen sonuç bu. Hekimlerin de bu kurulun bir parçası gibi mi çalışıyor diye düşünmeden edemeyeceğim… İnsan hayatını yok sayıyorlar. Sorduğumuz sorular yanıtsız kalıyor. Dışarıda yaptırdığım raporumu da görmezden gelerek yapılması gereken tedaviyi 2025 bıraktılar. Başıma bir şey gelmezse bu tarihe kadar burada kalmayacağım ancak infazını tamamlamaya uzun süresi olan hükümlüleri düşündüm… Kendimi kötü hissettim.
“Sayın vekiller size sesleniyoruz”
Siyasi mahpuslara karşı yapılan başka bir ihlali de paylaşmak isterim; 31 Ağustos günü cezaevine alındığımda havaların sıcak olduğu günlerdi. Bugün ise giysilerim yetersiz geliyor. Bu nedenle kalın giysiler istedim. Getirilen eşyalarım çeşitli nedenlerle hem yeterli sayıda hem de zamanında verilmiyor. Keza ayakkabılarım yazlık olduğu için üç hafta önce kışlık spor ayakkabı getirilmesine rağmen hala verilmedi. Burada her şeyi dilekçe ile soruyorsunuz. Dilekçeme verilen cevap; ‘Zamanında verilmeme gerekçesi ‘Köpek’ gelmedi’ oluyor.
“Haklarımızı aramaktan vazgeçmeyeceğiz”