Bilim insanları, Mısır’da “Ölüler Şehri” adını verdikleri, 300’den fazla mezarın yer aldığı devasa bir mezar alanı keşfetti. Asvan şehri, 4.500 yıldan daha uzun bir süre önce ilk kurulduğunda önemli bir ticaret, taş ocağı ve askeri bölgeydi, ancak uzun bir süredir halkının yaşamı hakkında pek bir şey bilinmiyordu.
Beş yıldır bölgedeki çalışmalarına devam eden ekip, kısa bir süre önce her biri 30 ila 40 mumya içeren ve 900 yıl boyunca yeniden kullanılan 36 mezar buldu. Bunların çoğunda muhtemelen bulaşıcı hastalıklardan ölen ailelerin bulunduğu ortaya çıktı.
Chip’in aktardığına göre Milan Üniversitesi arkeoloğu Patrizia Piacentini, DailyMail.com ile yaptığı görüşmede mezar alanının yaklaşık 82 kilometre genişliğinde olduğunu ve modern Ağa Han III Mozolesi yakınındaki tepede katmanlar halinde düzenlenmiş 10 kadar antik mezar terası bulunduğunu söyledi.
Dünyanın sürekli yerleşime sahip en eski şehirlerinden biri olan Asvan, Nil Nehri’nin doğu kıyısında bulunuyor. Günümüze kadar ayakta kalan birçok eski Mısır anıtına granit sağlayan taş ocaklarına ev sahipliği yapıyordu ve Romalılar, Türkler ve İngilizler için askeri bir karakoldu. Nüfusu eski Mısırlıları, Persleri, Yunanları, Romalıları ve alt tropikal Afrikalıları içeriyordu.
Asvan, Doğu ve Batı arasında önemli bir ticari merkez ve geçiş noktasıydı. Güneyden gelen ürünler de Asvan’dan geri kalan bölgelere dağılıyordu.
İLK MEZAR 2019’DA ORTAYA ÇIKTI
Mezarların ilki 2019 yılında ortaya çıkarıldı ve içinde dört mumya bulunuyordu. Bunların ikisinin, birlikte gömülen anne ve çocuk olduğuna inanılıyor. Piacentini, “Başlangıçta onların anne ve çocuk olduğunu düşündük, ancak yeni CT taramaları onların iki çocuk olduğunu gösterdi” dedi ve ekledi:
“Fakat yakın zamanda yanlarında muhtemelen anneleri olan bir kadın ve muhtemelen baba olan bir adama ait kalıntılar bulduk.”
Beş yıl süren kazılarda insanların sınıflarına göre gömüldüğü de keşfedildi. Ekip, Asvan’ın başkomutanının mumyalanmış kalıntıları da dahil olmak üzere seçkinlerin tepenin üzerinde yer aldığını, orta sınıfın ise daha aşağıda olduğunu buldu.
Ekip her kazıda düzinelerce mezar bulurken, en sonuncusu 2000 yıldan daha önce yaşamış gizemli insanlar hakkında daha fazla bilgiyi ortaya çıkardı.
Bulunan 36 mezar, MÖ 6. yüzyıl ile MS 9. yüzyıl arasına tarihlendiriliyor. Mezarların bazıları tuğladan duvarlarla çevrili açık bir avluya sahip bir girişe ev sahipliği yaparken, diğerleri doğrudan dağ kayalarına oyulmuş. Eski Eserler Yüksek Konseyi’nin Mısır Eski Eserler Bölümü başkanı Ayman Ashmawy, mumyalar üzerinde yapılan çalışmaların “gömülülerin yüzde 30 ila 40’ının gençliklerinde, yeni doğmuş veya ergenlik döneminde öldüğünü gösterdiğini” söyledi.
Ayrıca, Piacentini’nin söylediğine göre gömülülerin bazılarında tüberküloz gibi bulaşıcı hastalıkların izleri bulunuyordu. Bir başka örnekte ise, bir bacağı ampüte edilen ve yaşamaya devam eden bir kadının kalıntıları bulundu. Diğer mumyalarda göğüs ve bağırsak hastalıklarının belirtileri görüldü ve bazı kadınların osteoporoz hastası olduğu keşfedildi.
Yeni ortaya çıkarılan mezarlar, birlikte defnedilen birçok küçük aileyi içeriyordu. Piacentini, “Bu küçük gruplardan bulaşıcı hastalıktan ölmüş olabilecek iki veya üç (grup) bulduk” dedi. Mezarlarda çeşitli adakları içeren pek çok nesne de bulundu. Ekip tüm mumyaları incelemeyi ve yalnızca en iyi korunmuş olanları müzeye ait bir depoda saklamayı planlıyor.
Piacentini, mezarı temizleyeceklerini ve mumyalanmış insan kalıntılarının geri kalanını mezarı yeniden kapatmadan önce ilk yerleştirildikleri yere geri koyacaklarını söyledi:
“Burası onların son dinlenme yeri. Hikayelerini ortaya çıkarıyoruz ve sonra onları geri koyup mezarı kapatıyoruz. Benim için başından beri önemliydi.”